Kirpiklerimde bir kız çocuğu üşüyor.. Uzuyor bir türlü biçemediğim hasret sancıları.. Sana gelen her yola bir yaşımı bırakıyorum, büyüyorum sen miktarı…Sana geç kaldığım her zamana bir damarımı miras bırakıyorum, sana düşüyorum ben miktarı..
Seni düşündükçe,
Sana giden her yola büküyorum kendimi..
Bir heybeye sığdırıyorum yüreğimi..
Dolduruyorum kendimi..
Bir yürek, koca bir yürek…
Dur vazgeçme rengarenk balonlu bekleyişlerden..
Özlemin ölmeden beni bekle…
Ben ki, kendime aciz bir cümleydim senden önce..Yorgun, kırgın adamdım ben..Mavi bilyelerini kaybetmiş bir unutulmuş..Kuyularda bir karanlık, tarih sayfalarında unutulmuş…Ama sen geldin ölümden önce..Suratıma kapatılmış kapıların aydınlığına bıraktın yüzünü..Solmaya ramak kalmış damarlarıma “ can “, kurumaya yüz tutmuş yapraklarıma “ hayat “ oldun..
Esmâ ilinde keskin bıçağın dilinde ölüme koşmaya hazırlanan İsmail’e “ elif “ oldun..Sonra da sustum..Sana sustukça bir sevda gebe kaldım..Seni özledikçe 29 harf doğurdum, sonunda iki cümleyi kucağıma aldım...
"Seni özlüyorum…."
Şimdi bir yaşını doldurmaya az kalmış sevdanın koynunda,
Uzun bir yol oluyor cümlelerim..
Eskimiş şarkıları demliyorum yüreğimde..
Kucağımda Elif'in büyüme heyecanı,
Sana büyüyorum..
Küçük bir köyün kaldırımı oluyorum sonra..
Hani kutu kutu çikolata dağıtacağımız çocukların koşuşturduğu
Sonra da küçük bir koy
Ellerimiz bellerimize kavuşup,
Rengini kaybetmiş gökkuşağına renklerini iade edeceğimiz
Balonların delice bırakılacağı..
Sonra da 29 harf ve bir cümle
Sen sustukça ben sana susuyorum..
Dudaklarım kurumadan,
Kirpiklerinin hayat dalından sağılmış,
Bir damla "umut" ikram et..
Unutmadım sana gelen yolların yarı uykulu seslerini..
Unutmadım cam kenarları özlemlerimi...
Seni özlemin tuza dönen hallerini saklarken iç cebimde..
29 harf ve iki cümleyi kurban ediyorum..
Ve adına ithaf edilen her harf düştükçe göğsüme,
Babamın öldüğü ekin tarlasında,
Sana büyüyorum
Dudaklarımda kuruyan ölüm ölmedikçe,
İçimdeki sana yürüyorum...
Susadıkça toprağın terli dudağında,
Senin gözlerinden geçiyorum denizlere..
Kana kana içerken maviyi…
"7 harf ve iki kelime" bir hayata bağışlıyorum kendimi..
"Seni özlüyorum"...
Seni düşündükçe,
Sana giden her yola büküyorum kendimi..
Bir heybeye sığdırıyorum yüreğimi..
Dolduruyorum kendimi..
Bir yürek, koca bir yürek…
Dur vazgeçme rengarenk balonlu bekleyişlerden..
Özlemin ölmeden beni bekle…
Ben ki, kendime aciz bir cümleydim senden önce..Yorgun, kırgın adamdım ben..Mavi bilyelerini kaybetmiş bir unutulmuş..Kuyularda bir karanlık, tarih sayfalarında unutulmuş…Ama sen geldin ölümden önce..Suratıma kapatılmış kapıların aydınlığına bıraktın yüzünü..Solmaya ramak kalmış damarlarıma “ can “, kurumaya yüz tutmuş yapraklarıma “ hayat “ oldun..
Esmâ ilinde keskin bıçağın dilinde ölüme koşmaya hazırlanan İsmail’e “ elif “ oldun..Sonra da sustum..Sana sustukça bir sevda gebe kaldım..Seni özledikçe 29 harf doğurdum, sonunda iki cümleyi kucağıma aldım...
"Seni özlüyorum…."
Şimdi bir yaşını doldurmaya az kalmış sevdanın koynunda,
Uzun bir yol oluyor cümlelerim..
Eskimiş şarkıları demliyorum yüreğimde..
Kucağımda Elif'in büyüme heyecanı,
Sana büyüyorum..
Küçük bir köyün kaldırımı oluyorum sonra..
Hani kutu kutu çikolata dağıtacağımız çocukların koşuşturduğu
Sonra da küçük bir koy
Ellerimiz bellerimize kavuşup,
Rengini kaybetmiş gökkuşağına renklerini iade edeceğimiz
Balonların delice bırakılacağı..
Sonra da 29 harf ve bir cümle
Sen sustukça ben sana susuyorum..
Dudaklarım kurumadan,
Kirpiklerinin hayat dalından sağılmış,
Bir damla "umut" ikram et..
Unutmadım sana gelen yolların yarı uykulu seslerini..
Unutmadım cam kenarları özlemlerimi...
Seni özlemin tuza dönen hallerini saklarken iç cebimde..
29 harf ve iki cümleyi kurban ediyorum..
Ve adına ithaf edilen her harf düştükçe göğsüme,
Babamın öldüğü ekin tarlasında,
Sana büyüyorum
Dudaklarımda kuruyan ölüm ölmedikçe,
İçimdeki sana yürüyorum...
Susadıkça toprağın terli dudağında,
Senin gözlerinden geçiyorum denizlere..
Kana kana içerken maviyi…
"7 harf ve iki kelime" bir hayata bağışlıyorum kendimi..
"Seni özlüyorum"...