Nerden mi çıktı bu konuşma? Sıkıldım. Neyden mi sıkıldım? Kendimden. Başka neyden olacak ki? Elli bir yıl önce bir senaryo verdin elime. Bunu oynayacaksın dedin. Oynar mıyım – oynamaz mıyım? Rolümü beğendim mi - beğenmedim mi? Sormadın bile. Ne prova yapmaya izin verdin ne de rolü ezberlemeye. Tuttun kolumdan attın sahneye. İnan Lüküs Hayat bile bu kadar zaman kalmadı sahnede. Ben çok sıkıldım bu rolden de senaryodan da.
Ne mi yapacağız? Şimdi senin önünde bu senaryoyu yırtacağım. Ve baştan bir senaryo yazacağım. Yapamaz mıyım? Al yırtıyorum. Tamam mı canım?
Sen gelmeden önce ben bir liste çıkarttım. Senden neler öğrenmişim bir bir yazdım. Önce onları okuyayım sana:
1- Ne kadar büyük olursa olsun sevgilerin bir gün biteceğini öğrendim
2- Ne kadar çok vaat olursa o kadar tutulmayacağını öğrendim
3- Sevgi konusunda atıp tutanların; ilk gidenler olduğunu öğrendim
4- Hiç kimseye hak ettiğinden fazla değer vermemeyi öğrendim ı
5- Gereksiz pohpohlamanın insanları boş yere gururlandırdığını öğrendim
6- Mükemmel kadın olmanın gereksiz ve işe yaramaz olduğunu öğrendim
7- Yangında ilk kurtarılan olamayacağımı öğrendim
8- Sadakat diye bir duygunun olmadığını öğrendim
9- Kendimden başka kimseye güvenmemeyi öğrendim
10- Aşk sevgi vs gibi duyguların palavra olduğunu öğrendim
11- Kimsenin fedakârlık yapmaya değmediğini öğrendim
Gördün mü? Doğru dürüst hiçbir şey öğrenmemişim senden. Tamam üzülme o kadar. Ben hiç üzülmüyorum. Ve hiç pişman değilim.
Öncelikle; artık acılı arabesk tarzı yazmayacağım ve konuşmayacağım. Bundan sonra senin keyfini çıkartacağım. Hangi kanalda komik dizi veya program varsa onu izleyeceğim.
Sevdi – sevmedi gitti – dönmedi aradı – aramadı da yok bundan sonra. İçime baygınlık geldi ya. Nerdeyse tepsiyle gideceğim tuvalete. İki cep telefonu bir ev telefonu… Ne o; ya biri ararsa? Ararsa arar. Aramazsa aramaz. Sürekli birilerinin keyfinin gelmesini mi bekleyeceğim? Artık ben ne zaman istersem o zaman ulaşılır olacağım.
Hatırlar mısın annemin bir arkadaşı vardı? Kızına “ Deli Pınar “ derdik. Oyunun tam ortasında Pınar kalkar ağlayarak annesine giderdi; “Anne bana bakarken sağ kaşın fazla havaya kalktı. Yoksa bana küstün mü? “ diye. Deli Pınar’a benzedim vallahi. Ah ah vah vah beni aramadı. Yoksa bir şeye mi alındı? Yanlış bir şey mi dedim? Ne bu ya? Yok artık öyle şeyler bundan sonra. “Aradım telefonu kapalı. Yoksa bir şey mi oldu?” Diye insanlar merak edecekler beni.
Sevgili filan da yok bundan sonra. Kimse için değişmeye olduğumdan başka insan olmaya çalışmayacağım. Ben buyum. Benimle olmak benimle yaşamak beni sevmek isteyen; beni olduğum gibi kabul eder. Huysuzluklarımla kaprislerimle aksiliklerimle.
Ya benim istediğim gibi yaşarlar ya da kaybederler beni. Evet onlar kaybederler. Ben değil.
Bundan sonra; insanların bana ne verebileceklerine bakmayacağım. Benim için nelerden vazgeçebildiklerine bakacağım.
Buraya kadar anlaştık mı? Güzel. O zaman bu senaryoyu basıyorum. Bir kopyasını da sana vereceğim. Ama önce ikimiz de altını imzalayacağız. Anlaştık.
Ha son bir şey daha; son bir soru: Benim tek ve gerçek sevgilim olur musun hayat?
Ne dedin? Duyamadım. Biraz daha yüksek sesle söyle. Bağır duyamıyorum.
EVET mi? Seni ne kadar çok sevdiğimi söylemiş miydim? Hiç söylemedim mi bugüne kadar? Ne ayıp etmişim.
“HAYAT SENİ ÇOK SEVİYORUM.”