bir anlam veremediğim güneş doğdu yine
alacasından çıkıp karanlığın.
zaten karanlıktım ben de
ufkum gibi umudum gibi
bir dilim sevdadan uzak yaşadım hep
zenginliğim gibi bencilliğim gibi.
bir gün, bir ay, bir yıl geçse ne çıkar ömrümden
sensizliği çıkaramadığım sürece gönlümden.
beni bırakıp, kal dediğin yerden giderken
yanına hıçkırıklarımın telif hakkını alıp,
tek celsede mutluluk boşayan hakimler gibi
yorgun aşkımın kalemini de kırdın...gül yüzünü omzuma yasladığın anları,
sevinçlerini susarak öptüğün dudaklarımı,
o hiç bitmeyecek dediğin sevdaları,
vicdanının topraklarına gömüp kaderimizi silerek gittin...
senden geriye kalan bu baş ağrısı, bu boş şişeler,
karşıt iki fikir gibi, her tartışmanın sonunda
mağlup olsalar da sevgine,
tek ortak çaresizlikleriydi seni beklemek...
gitme! daha yağmur yağacaktı çatımıza
gitme! melekler konacaktı balkonumuza
gittin.
hiçbir mahcubiyet asaletin kadar sefil etmedi benigittin. ruhu hasta, şairi yasta ihtiyar bir şiir bıraktın
bittim! hiçbir karanlık gidişinin gölgesi kadar zifiri ölümlerin arefesine savurmadı beni.
bittim! Öyle yakınım ki ölüme, yine de söylemeyin gülüme...
(alıntı)